16 Aralık 2016 Cuma

KAHVALTI BAYRAMI

Bayramlar güzeldir. Her ne olursa olsun, kısa bir süreliğine de olsa hüzünler, dertler bir tarafa bırakılır. Erkenden kalkar, özenerek giyinir, en güzel takılarını takıp, kokularını sürdükten sonra sevdiklerinle bir araya gelirsin. Büyüklerin ellerini öper, yaşın kaç olursa olsun harçlık koparmaya çalışırsın..:) Yani bayramlar yüzümüzü güldürür; şu anda en çok ihtiyacımız olan şey yani...
İlkokul 2.sınıfa giden bir oğlum var. Bu sene boyunca hedefimiz 100 kitap okumak. Yatmadan önce o okuyor ben dinliyorum. Öyle iyi geliyor ki ruhuma, masum çocukların masum dünyası için yazılmış hikayeler...
Bu akşamki hikayeden müthiş bir fikir edindim.
Hikayede, insanların sürekli koşturup ama hiç bir şeye vakit bulamadığı bir KOŞKENT var. Tabi anne-babalar mutsuz olunca çocuklar da mutsuz bu kentte. Hiç bir şeye vakit bulamayan yetişkinler çocuklara da vakit ayıramıyorlarmış. 7643 sayısının basamak ve sayı değerlerini çok iyi bilen çocuklar, "Altı çeşme içilir, üstü basma biçilir" bilmecesine cevap bile veremiyorlarmış. Çünkü hayatlarında hiç koyun görmemişler ki! Suları kirli, havası pis, ağaçları olmayan, çocuklar için oyun alanları düşünülmemiş bir kentmiş burası.
Sonunda çocuklar kendi aralarında bir karar alıp KOŞKENT'i terk ediyorlar, ailelerine bir mektup bırakarak. Anneler- babalar işte o an anlıyorlar ne kadar hatalı davrandıklarını ve pişmanlıklarını dile getiren bir mektup yazıp bir şekilde ulaştırıyorlar çocuklarına.
Havayı ve suları kirleten fabrika bacalarına filtreler takmaya, her yere ağaç fidanları ekmeye ve çocukların gönüllerince oynayabilecekleri parklar yapmaya başlıyorlar. Ve en önemlisi her ayın ilk pazar gününü Kahvaltı Bayramı olarak ilan ediyorlar. O gün, herkes evinde güzel bir kahvaltı masası hazırlayıp, öğlene kadar sohbet edip, şarkılar söyleyip kahvaltılarını yapıyor. Herkes çok mutlu oluyor ve kentlerinin ismini SAKİNKENT olarak değiştiriyorlar...
Hikayelerde yapılan hatalar hemencecik anlaşılıp, hemencecik düzeltile biliniyor ama gerçek hayatta bu çoğu zaman mümkün olmuyor. Elimizden kayıp gitmeden hiç bir şeyin değerini anlayamıyoruz ve bir kere de elimizden gidince hikayelerdeki gibi hemen geri alamıyoruz. O nedenle bize düşen halen elimizdeyken, her ne ise, değerini bilmek ve ona göre davranmak... Büyük mutsuzluklarımız var evet ama bunlardan daha da büyük mutsuzluklar yaratmadan, küçük anlardan mutluluk yaratmayı becerebilmek gerekiyor yani...
Ben de bayıldımmm, bu "Kahvaltı Bayramı" fikrine. Biz de bu hafta sonu Kahvaltı Bayramını kutlamaya karar verdik. Söyleyeceğimiz şarkıya bile karar verdik;
"Bütün dünya buna bir inansa, bir inansa
Hayat bayram olsa..
İnsanlar el ele tutuşsa, birlik olsa
Uzansak sonsuza..."
Yeri gelmişken, sizin de önünüzdeki ilk tatil günündeki Kahvaltı Bayramınızı kutlar, mutluluklara vesile olmasını dileriz..:)
Yıldız / 15.12.2016 / İstanbul


Hiç yorum yok: