17 Mart 2017 Cuma

SAĞANAK YAĞMUR

Yıl 1997, üniversitede 2. yılım. Eylül sonu açıldı okulumuz. Yolum uzun; otobüs, vapur ve tramvay. O gün de tıpkı bu sabahki gibi deli bir yağmur vardı, İstanbul'da. Tramvaydan "üniversite" durağında inip de, fakülteye kadar yürüyünceye kadar, ki şemsiyem var yanımdan hiç ayırmadığım, kafam hariç her yerim ıslandı. Kot pantolonumda ıslanmadık toplu iğne kafası kadar bile kuruluk yoktu. Ayaklarım su, kot montum da suyu zaten çoktan buluşturmuştu tenimle... Fakültenin kapısındaki güvenlikten geçtim, derin bir nefes aldım. En azından, kendimi kuru bir yere atmış olmanın vermiş olduğu huzur ile bir iki adım attım ki...

Devam etmeden önce İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakülte binasını biraz anlatmam gerekir. Girişten 3-5 adım ilerleyince oldukça geniş bir alan karşılar sizi, tavan çok yüksektir. Sağ ve sol taraflarda iki geniş koridoru vardır ve giriş katındaki tüm amfiler bu koridorlara açılır. Koridorların, bu geniş alanla buluştuğu noktalardan aşağı kata merdivenler vardır ve alt katta da diğer amfiler, tuvaletler ve kantin bulunur. Bahsettiğim girişin ve koridorun çatısı yarı-cam idi. O sene çatıda bir tadilat yapılması gerekmiş ama koskoca bir yaz geçmiş olmasına rağmen yapılmamış, okulların açılıp sonbahar yağmurlarının gelmesi beklenmiş.

Şimdi kaldığım yerden devam edebilirim. İçimde bir huzur ile bir iki attım ki, ne göreyim o deli yağmur okulun içinde de yağıyor, çatı olmadığından. Tabi aşağı kata inen merdivenler doğal şelalelere dönüşmüştü. Okul çalışanlarının ayaklarında sarı uzun çizmeler, gelenlere geri dönün, gidin, okullar tatil diye uyarıyordu.

Sonuçta okul tam açılamadan 1 hafta tatil olmuştu ve ben kuruyamadan dönüş yolunu tutmuştum; tramvay - vapur - otobüs...

Eve döndüğümde hala ıpıslaktım ama hiç hasta olmadım. O günlerde çok kızmıştım ama şimdi bugünden bakınca, hatırladıkça, anlattıkça gülüyorum ve insan özler mi eziyet çektiği günleri,vallahi de özlüyorum...:)

Bugün çocuklarla okula giderken, şemsiyelerimiz olmasına rağmen ıslandık yine...

Yine o gün geldi aklıma, yine güldüm halime...:)

"Ey Yağmurum!" dedim
"Sen nasıl bir şeysin böyle?
"Hem bereketim,
"Hem neşensim gönlüme..."

Yıldız / Mart / 2017

Hiç yorum yok: